Eşyalarını akşamdan yatağının üstünde topladı. Ne götürecekse kısa süreli düşündüğü bu kıtalar arası yolculuğunda yetecek kadar sıralı halde yan yana dizdi. Yetmese bile kirlendiğinde yıkar kuruturum diye düşündü. Bu işler yıllardır rutini haline gelmişti. Zaten yıllardır bu yaşamın kendisine sunduğu çiçekli bir tepside keyif ve hatır kahvesi içtiği yol değildi. Bu yol dikenliydi ve bu yolda sürekli bir yerlerinin dikenlere takılması şeklinde ilerliyor ve pekte biteceğe benzemiyordu. Biterse de hiç kimse için bir ayrımın olmadığı ve herkes için aynı olan doğanın bedenine dönüş noktasında bitecekti. En huzurlu, en mutlu olacağı yer burasıydı belki de! Zamanı gelince yavaş yavaş varlığının sebebi doğanın bedeniyle bütünleşeceği, karanlığın aydınlığında bir yer edineceği doğaya içinden seslendi;

Ayrım olmaksızın her canlının yaşam içerisinde ve sonrasında kabul gördüğü sonsuz gücüyle doğa! Ve bizim hoyratça davrandığımız, havasını, suyunu, toprağını kirletip yeşil alanlarını tahrip ettiğimiz ve ondan tüm bunlara rağmen temiz bir yaşam beklediğimiz, dualar edip beklentilerimizin karşılığını görmek istediğimiz doğa, sen ne müthiş bir güce ve gönüle sahipsin..! Ayırmadığın ve ayrım olmayan ortamında yer edinmekten dolayı minnettarım sevgili doğa dedi. Sonrasında, ayrımın yaşadığı yerden daha az olduğunu düşündüğü yere doğru hazırlıklarına devam etti.

Biri kadife gri renkli, diğeri İspanyol paça kumaş siyah iki pantolonumu ve üç beyaz gömleğimi bir tarafa; fanilalarımı, renkli çoraplarımı ve siyah iki süveterimi bir tarafa itinayla koyarım diye düşündü. Tüm yolculuklarına ve ayrılıklarına şahit yıllardır kullandığı küçük valizi hepsini alacak yeterli genişliğe sahipti. İçinde anıları, acıları ve ayrılıkları vardı.

Ne insanların, ne eşyaların hatta hiçbir şeyin kategorik ayrımını uygun bulmayan bu dünyaya ait herkesten yana düşünceleri, zorunlu olarak eşyaları ayırmak durumunda kalmıştı. Aslında bu konunun temelinde ve düşüncelerinin özünde ayrıma karşıydı. Ayrım yapmak hep bir şeyleri ya da birilerini dışarda bırakmak demekti.

Hiç kimseyi ayırmadığı gibi hiç kimseye ayrımcı bir düşünceyle bugüne kadar yaklaşmadı. Bu ne yüreğinin içinde gençlikten itibaren filizlenip yeşermiş duygularına, ne de eşit bir yaşamdan yana düşlerine uymayan bir konuydu. Bu duruma karşı kendini bildi bileli böyleydi. Ayrı bırakılmıştı her şeyden ve herkesten defalarca ve ayrılıkları tüm hücrelerine kadar yaşamıştı. Ama hiç birini sevmemişti. Kendine yapılmasından değil, düşünceleriyle örtüşmeyen konu bedende yüreğin olduğu sol taraftan değil diğer tarafından ancak üretilebilirdi. Diğer taraf düşüncelerinin hepten karşı olduğu yerdi.

Ayrı demek birilerini özelleştirirken, birilerini hep önemsizleştiren bir duruma sebebiyet vermiştir insanlık tarihi boyunca. Ayrı’m olması birilerinin hep geride bırakılması birilerininse önünün açılmasıdır. Bu geride bırakılanlarla, ötekilerle; el üstünde bir yerlere taşınanların yani ayrıcalıklıların arasında ki mücadelenin de ortaya çıkış sebeplerinden biridir. Haksızlığı boynunda bir borç gibi taşıyamayanlarla, hakkı gözetmemeyi normalleştirenlerin kıyasıya verdiği yılların ötesine dayanan bir kavgadır. Dönemsel olarak galibiyet tarafında meydana gelen değişiklikte toplumların birlikteliklerini, yan yana durma pozisyonlarını yerine getirebilmeleriyle doğrudan bağlantılı bir durumdur.

Aslında kim galip gelirse gelsin her dönem bir geride kalan, her dönem bir ezilen ve kendini dışta hissedenin olması bu mücadelenin galibinin ‘ayrım’ olduğunu göstermektedir. Tarihin her döneminde düşünceler, inançlar ve bu konularla farklılıklar yüzünden birileri hep ayrı tutulmuş ya da ayrıma uğramıştır. Ya ayrıma uğrayan, ya ayrımı yapanların oluşturduğu düzenin içerisinde kalabalık ve güçlü olan genelde ayrımı yapan olmuştur. Hangi konuda olursa olsun ayrıma uğrayanlar genelde ezilmiş, ayrımı yapanlarsa ezmiştir. Bu ezilmenin boyutu bir buğday öğütür gibi sert ve çetin olurken, düşler ve düşünceler ayrımsız bir yaşamın mümkün olabileceğinin düşünü kurmaya devam etmiştir. Düşünce denizinde konulara vakıf olduğu kadar ayrı bir boyut katmasıyla birlikte şunu söyledi;

İlla bir ayrım olacaksa iyi ile kötünün ayrımı olmalıdır. Ve bu ayrımın meydana getireceği mücadele iyinin kötüye karşı galibiyetiyle sonuçlanmalıdır…