Selçuklular döneminden Osmanlı’ya uzanan süreçte Türkmen ve Yörük olarak anılan göçerler, zorlu doğa koşullarına rağmen bu kültürel mirası yaşatmaya devam ediyor. Her yıl mayıs sonlarında yaylalara çıkan Yörükler, keçilerini ve koyunlarını ağustos ayında kırkıyor. Kıl kırkım töreni, adeta bir şölen havasında geçiyor; keçiler önce ahıra alınarak sütleri sağılırken, ardından ustalıkla kılları makasla kırkılıyor. Kıllar temizlendikten sonra keçi yavruları anneleriyle buluşturuluyor ve süt emmelerine izin veriliyor. Bu anlar, izleyenlere sıcak ve samimi görüntüler sunuyor.
Kıl kırkım serüveni sabah saatlerinde başlayıp akşam saatlerine kadar sürerken, obanın bahçesinde yakılan ateşte kara tencerede kavurma pişiriliyor. Ardından kurulan sofra etrafında herkes bir araya gelerek yemeğin tadını çıkarıyor. Bu gelenek, aile ve akrabalık bağlarını güçlendiren önemli bir etkinlik olarak yaşatılıyor.
Akseki’den Yarpuz Yaylası’na çıkan Yörüklerden 63 yaşındaki Bayram Yüksel, atalarından kalan kıl keçisi yetiştirme geleneğini sürdürmenin gururunu yaşıyor. Kıl kırkımın ardından sağılan sütlerden peynir yapıldığını belirten Yüksel, keçi sütü ve peynirinin sağlığa faydalarını da anlattı.
Yarpuz Yaylası’nda hayvancılık yapan akrabalarına destek için gelen Fatma Kara ise, “Kırkımdan önce kuzu kestik, kırkım sonrası da hep birlikte sofra kurup yemeğimizi yiyoruz. Bu gelenek bizim için çok değerli” dedi.
Yörük geleneğini sürdüren diğer isimlerden Murat Güven ise, “Dayımın yanına Manavgat’tan geliyorum. Burada hem stres atıyoruz hem de hayvanların kıllarını kırkma işini eğlenceli bir şekilde yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
Kıl kırkım ustası Mehmet Kara da, “Kıl keçilerinin ve koyunların kıllarını her yıl mutlaka kırkıyoruz. Bu işlem hayvanların temizliği ve sağlığı için çok önemli. Bir keçinin kıllarını kırkmak yaklaşık 10-15 dakika sürüyor” diyerek geleneğin önemine dikkat çekti.
