Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Elif Yavuz Çakmur başkanlığındaki ekip, geçtiğimiz yıl Gölbaşı nekropolünde 16 mezar ortaya çıkarmıştı. Bu mezarların yardımcı birliklere ait olabileceği değerlendirilirken, Prof. Dr. Ayşen Açıkol tarafından yapılan antropolojik incelemelerde 16 mezardan 9’unun kadın, 4’ünün erkek ve 3’ünün çocuk iskeleti olduğu belirlendi.
Önceden yalnızca bir kadın mezarının bulunduğunun düşünüldüğü bölgede, 9 kadına ait mezarın ortaya çıkması şaşkınlık yarattı. Dr. Öğr. Üyesi Çakmur, bulunan iskeletlerin Prof. Dr. Açıkol tarafından “Anadolu’da yapılan çalışmalarda karşılaşılan en narin yapılı iskeletler” olarak değerlendirildiğini söyledi.
Kazılarda mezarların yanı sıra C1, C3 ve C5 açmalarında büyük duvar yapıları, sikke, seramik ve küçük eserler de gün yüzüne çıkarıldı. Kentin simgesi haline gelen kemerli yapı için koruma projeleri hazırlandı. Ayrıca ziyaretçiler için sökülüp takılabilir bir karşılama merkezi ve köyün güneyinde “lejyon barakası müzesi” tasarlandı. Bu müzede Roma lejyonerlerinin günlük yaşamına dair buluntular sergilenecek.
“Satala kültürel miras açısından büyük bir potansiyele sahip”
Antik kentte yalnızca arkeolojik değil, kültürel miras projelerinin de hazırlandığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Çakmur, şunları söyledi:
“Biz sadece Satala’da arkeolojik çalışmalar yürütmüyoruz. 2024 yılında Satala’ya geldiğimizde, buranın yalnızca arkeolojik açıdan değil, kültürel miras olarak da büyük bir potansiyele sahip olduğunu fark ettik. Kentin simgesi durumundaki kemerli yapı bizim en önemli çalışmalarımızdan biri olarak karşımıza çıktı. Ancak yapı günden güne eriyordu. Bu nedenle bir koruma projesi hazırladık. Ziyaretçiler Satala’ya geldiklerinde kastrum yapısını geziyorlar. Ancak burada geçirdikleri vakit görece kısa oluyor. Biz, ziyaretçilerin burada daha uzun süre vakit geçirebilmesi için projeler geliştirdik. Köyün güneyinde atıl durumda bulunan sağlık ocağını bir lejyon barakasına dönüştürdük. Gelen ziyaretçiler burada bir lejyoner askerinin yaşamına dair bulguları görebilecek. Kastrum yapısına ait eserler, Şahin Hoca döneminde bulunan zırh ve kalkan parçaları gibi objeler de burada sergilenecek. Böylece ziyaretçiler, bir lejyoner askerin nasıl yaşadığını deneyimleme fırsatı bulacak. Aynı zamanda köylülerin de çalışabileceği, ziyaretçilerin ise bilgilenerek kaliteli vakit geçirebileceği bir kent oluşturmayı hedefliyoruz. Tüm bu projeler Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ‘Geleceğe Miras’ projesi kapsamında desteklenmekte. Ancak daha büyük ölçekli projeler için sponsorlara da ihtiyaç duyuyoruz. Güçlü bir sponsor desteğiyle Satala’nın potansiyelini çok daha üst seviyelere çıkarabileceğimizi söyleyebiliriz.”
“9 kadın mezarı oldukça şaşırtıcı”
Dr. Öğr. Üyesi Çakmur, nekropol alanında yapılan keşfin önemine dikkat çekerek şunları aktardı:
“Roma İmparatorluğu’nun toplamda 28-30 civarında lejyoner kent kurduğunu biliyoruz. Dünya çapında yüzlerce kent olmasına rağmen, garnizon kenti niteliğindeki yerleşim sayısı oldukça sınırlı. Bu kentlerden yalnızca 4’ü Anadolu’da bulunuyor ve Satala bunlardan biri. Batıda yüzlerce kent görülebilir ama Anadolu’da lejyoner kent olarak yalnızca Satala öne çıkıyor. Bu nedenle buradan çıkan her bulgu kendine özgü ve eşsiz bir nitelik taşıyor. Antropolojik veriler Prof. Dr. Ayşen Açıkol tarafından değerlendirildi ve bu mezarlarda 9 kadın ile 4 erkek ve 3 çocuk iskeleti tespit edildi. Hatta hocamız Anadolu’da çalıştığı alanlardaki en narin yapılı iskeletlerin Gümüşhane Satala’da karşısına çıktığını söyledi. Bu bulgu bizim için oldukça şaşırtıcı oldu. Önceden yalnızca bir kadın mezarı bulunduğunu düşünüyorduk çünkü bronz küpeler bulunmuştu. Ancak yeni bulgular, burada geç dönemde de kullanılan bir mezarlık yapısının varlığını ortaya koyuyor. Bu yılki hedefimiz, burada lejyonlara ait mezarları buluntularıyla birlikte açığa çıkarmaktır.”





