Türk Lirası’nın tarihinin en düşük seviyelerini gördüğünü vurgulayan Dr. Şevkin, “Türkiye'nin en büyük banknotu olan 200 lirayla bir tavuk dürüm dahi satın alınamıyor” dedi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı sunumun ardından söz alan Dr. Şevkin, faiz politikası, enflasyon yönetimi ve liyakat konularında hükümete sert eleştiriler yöneltti. Şevkin, “Bir ülkede hukuk sistemine olan güven zedelenmişse o ülkede ekonomik kalkınmadan söz etmenin imkânı kalmamış demektir” ifadelerini kullandı.
“128 milyar dolarlık rezervi neden açıklamıyorsunuz?”
Merkez Bankası’nın bağımsızlığını yitirdiğini dile getiren Dr. Şevkin, liyakatsiz atamaların ekonomiyi derin bir krize sürüklediğini söyledi.
“Tabirimi mazur görün ama Türkiye’nin en büyük banknotu 200 Lira ile bir tavuk dürüm dahi alınamıyor. Yıllarca 'faiz sebep, enflasyon netice' gibi ekonomik literatürde yeri olmayan yaklaşımlar ülkeyi ne hale getirdi, hep beraber yaşıyoruz. Yıllardır 128 milyar dolarlık rezerv erimesini kamuoyuna anlatmadınız, anlatamadınız. Neden anlatmıyorsunuz Sayın Başkan?”
“Para politikasını bilmeyenler bankaya atanıyor”
Rezervlerin neden tüketildiğini ve yeniden oluşturulması için neden bu kadar çaba harcandığını sorgulayan Şevkin, liyakatsiz yönetimin sürdüğü sürece ekonomik istikrarın sağlanamayacağını ifade etti:
“Bu rezerv neden tüketildi ve neden şimdi onu yerine koymak için büyük bir çaba harcıyorsunuz? Size de yazık, gerçekten büyük bir çaba harcıyorsunuz bunu yerine koyabilmek adına. Para politikasının ne demek olduğunu bilmeyenlerin bankaya atanmasının önüne geçilmezse; faiz kararlarını, başta banka başkanı ve yönetimi vermezse; liyakat sahipleri esas konunun muhatabı olmazsa, ne yazık ki bu kısır döngü böyle sürüp gidecek. Aslında siz de biliyorsunuz ki, enflasyonun yapışkan hale gelmesi bankanın yüksek faizle talebi bastırma çabasının yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.”
Şevkin ayrıca, üretimin azalması ve tarım sektörünün desteklenmemesinin ekonomik sorunları derinleştirdiğini belirterek, “Bir ülkede üretim yoksa, maliye ve tarım politikalarıyla Merkez Bankası’nın politikası örtüşmüyorsa, bu sorunun üstesinden gelmemiz mümkün olmayacaktır” dedi.
KKM sistemi ekonomiyi çökertti
Kur Korumalı Mevduat (KKM) nedeniyle 2021–2025 yılları arasında en az 58,9 milyar dolar kayıp yaşandığını belirten Şevkin, bu sistemin bütçe açığını artırdığını, enflasyonu tetiklediğini ve rezervleri erittiğini söyledi.
“KKM nedeniyle yaklaşık 85 milyar dolar rezerv erimesi gerçekleşti, sabit gelirlilere kaynak transferi gerçekleşirken ülkedeki gelir adaletsizliği derinleşti. Tam anlamıyla ucube bir sistem nedeniyle ekonomi allak bullak oldu.”
Şevkin ayrıca, Merkez Bankası’nın faiz kararlarındaki tutarsızlığa da dikkat çekerek, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Nisan 2025'te faizi yüzde 46'ya yükseltti ve eylülde 40.5'e indirdi. Bu tedirginlik nedendir, açıklar mısınız?” diye sordu.
“Siyasi baskılar ekonomiyi çökertiyor”
Dr. Şevkin, 19 Mart 2025’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan yargı operasyonlarının piyasada ciddi dalgalanmalara yol açtığını dile getirdi.
“Bu kumpasın Türkiye'ye toplam maliyeti 6 trilyon lira yani 150 milyar dolar gibi devasa bir tutar olarak hesaplanıyor. Her bir yurttaşımız için maliyet 70 bin TL. Bu kumpasın kamuya maliyeti 3,9 trilyon. Zararın kur ve faiz artışı nedeniyle Hazineye maliyeti 1,6 trilyon lira. Merkez Bankası rezerv kaybı nedeniyle ortaya çıkan zararsa 2,3 trilyon lira.”
Şevkin, Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’in de rezerv kaybının yüzde 58’inin dış kaynaklı, geri kalanının ise iç gelişmelerden ve siyasi operasyonlardan kaynaklandığını doğruladığını hatırlattı.
“Vatandaşın sırtındaki vergi kamburu sona ermeli”
Ekonomideki çöküşün temel nedeninin liyakatsizlik ve adaletsizlik olduğunu belirten Dr. Şevkin, hükümete şu çağrıyı yaptı:
“Mali disiplini sağlamak için vatandaşın sırtına yüklediğiniz vergi kamburunu sona erdirin, fahiş cezalardan vazgeçin! Üretenin kazandığı, herkesin eşit ve hakça paylaştığı, adil bir sistem oturtulmalıdır. Büyük bölümü vergi ve cezalardan oluşan bu bütçenin sürdürülebilir bir yapı olmadığının ayırdına varılması çok önemli. Güçlendirilmiş parlamenter sistem ve bağımsız Merkez Bankası hedefiyle yola çıkmamız gerekiyor. Dolayısıyla, ekonomideki buhranın halkımızın sırtına yüklenmesine de son vermenizi diliyorum.”





