Emin Pişkin, “Ülkemizde ve dünyanın farklı bölgelerinde yakın geçmişte birbiri ardına meydana gelen depremler bir kere daha göstermiştir ki, yerküre yaşamına devam ettiği sürece diğer doğa olayları gibi depremler de olmaya devam edecektir. Nasıl ki sele, fırtınaya, toprak kaymasına karşı önlemler alınabiliyorsa depremlere karşı da önlem alınması olası bir afetin önüne geçecektir” dedi.
YAPI-ZEMİN İLİŞKİSİNE DİKKAT
Deprem önlemlerinin en temel unsurunun yapı-zemin ilişkisi olduğunu vurgulayan Pişkin, şunları söyledi:
“Önlemleri de en özet şekliyle yapı-zemin ilişkisi iyi kurulmuş projeler tasarlamak olarak açıklayabiliriz. Sadece yapının ya da sadece zeminin sağlam olması tek başına yeterli değildir. Hangi zemine hangi yapıyı tasarlamak gerektiğini bilmek ve uygulamak gerekir. Yerel yönetimlerden ilgili mühendislere, denetçisinden işçisine kadar herkesin standartlara uygun ve senkronize çalıştığı durumlarda depremin yıkıcı etkisinin önüne geçilebildiği birçok örnek vardır.
Söz gelimi, yakın geçmişte 8,8 büyüklüğüyle sarsılan Rusya’da önemli bir yıkım ve can kaybı yaşanmazken, hemen arkasından ülkemizde Balıkesir’de 6,5 büyüklüğündeki depremin can ve mal kaybına sebep olması, üzerinde ciddi şekilde durulması gereken bir takım yanlışların ve eksiklerin göstergesidir. Bu bağlamda, 17 Ağustos Gölcük depreminin 26. yılı vesilesiyle benzer acıların tekrar yaşanmamasını diliyoruz.”




