Adana’daki ilgili kış aylarında özellikle güney bölgelerde ölçüm dahi yapılmasına gerek kalmadan duman ve kirden hava kirliliğinin rahatlıkla görülebileceğini ifaden eden ÇMO Adana Şube Başkanı Deniz Orhan, Adana’da kent merkezinde hala doğalgaz altyapısının olmadığı yerler olduğunu söyledi.
Ekonomik koşullar da göz önüne alınarak insanların ısınmak için fosil yakıt kullandığını dile getiren Başkan Deniz Orhan, “O da kirletici etkisi yüksek olan yakıtlar. Bunun dışında Adana’mızda yoğun trafiğin oluşturduğu, egzoz emisyon gazları var. Bunlar da ayrı bir kirlilik kaynağı. Anız yakma dönemlerinde de kirlilik oluşuyor. Havada kirletici emisyon gazları oluşuyor. Yani 4-5 farklı konu var kirlilikle ilgili. Yerleşim yerlerine yakın olan sanayi bölgelerinde sanayiden kaynaklı bir kirlilik var. Özellikle Şakirpaşa, Ova mahalleleri tarafında sanayi ve kent yerleşimi iç içe olduğu için orada da ayrı bir kirlilik kaynağı var.” dedi.
“ADANA DSÖ SINIRLARI ÜSTÜNDE”
Adana’da 8 tane hava ölçüm istasyonu olduğunu aktaran Başkan Orhan, “Bunlar belirli parametreleri ölçüyor. İşte partikül madde, azot oksit, karbonmonoksit gazları gibi gazları ölçüyorlar. Bunların anlık verilerle paylaşımını yapıyorlar. Özellikle bazı dönemlerde baktığımız zaman Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) belirlediği sınır değerlerinin üzerinde çıkıyor. Bu da tabi ki insan sağlığını doğrudan etkileyen bir faktör. Özellikle solunum yolu hastalıklarında astım bronşit, KOAH gibi hastalıklara bu kirletici etkenler neden oluyor. Ayrıca kirli hava kalp rahatsızlıklarına da neden oluyor. Başta akciğer kanseri olmak üzere kanser hastalıklarına da belirli ölçüde bu hastalıkların nedenlerinden biri de bu kirli havadır.” diye konuştu.
“ÇÖZÜM ÖNERİLERİNDEN EN ÖNEMLİSİ YENİLENEBİLİR ENERJİ”
“Yenilenebilir enerji kaynaklarından tam olarak yararlanamıyoruz” diyen Orhan şöyle devam etti:
“Aslında en temiz enerji kaynakları bunlardır. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, jeotermal enerji gibi kaynaklar var. Adana ili de güneşlenme, gün sayısı olarak çok yüksek bir bölge. Bu bölgeden güneş enerjisi çok daha verimli kullanılarak yoksul bölgedeki insanların enerji teşviğiyle ısınmasını temiz bir şekilde sağlayabiliriz. Çözüm önerilerinden en önemlisi bu. Kirletici etkinin özellikle yaşanılan bölgelerde etkisini düşürmek için buna teşvikler yapılabilir. Kamu ya da yerel yönetimler eliyle inşalara teşvik veya hibe verilebilir. Ve bunlarla ilgili ayrıca kamu binalarında güney cephelerine yenilenebilir enerjiyle, karbon ayak izi olmayan ısınma sağlanabilir. Bu da tabi ki havamızın temizlenmesinde önemli katkı sunar.”
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ ÖMRÜ BİTERSE NE OLUR?
Yenilenebilir enerji kaynaklarında teknolojik gelişmeyle birlikte önemli gelişmelerin yaşandığını bildiren Başkan Orhan şunları söyledi:
“5-6 yıl öncesinde bir rüzgar enerji santralinin ürettiği enerji 1 megavattı. Şuan 10-15 megavata kadar çıktı. Tabi bunlar önemli teknolojik gelişmeler. Buna uygun olarak yenilenebilir enerji kaynaklarında dönüşümler olabilir. Aynı zamanda güneş enerji santralleri teknolojinin gelişmesiyle birlikte metrekare başına düşen üretim miktarı da artıyor. Tabi bunların içerisinde ağır metaller de var. Bunlar da kullanım ömrü bittiği zaman kaldırılıp atılacak şeyler değil. Onların da geri dönüşümünü sağlayacak yollar var. Bunların yapılması zorunludur. Mevzuat açısından da ağır metal bulundurulan bir panelin bir şekilde düzgün yollarla geri dönüşümü sağlanarak bertaraf edilmesi gerekmektedir. Bunlarla ilgili gelişmiş ülkelerde de kendi ülkemizde de örnekler var.”
“MEVZUAT KOLAYLAŞTIRICI OLMALI”
Yenilenebilir enerji kaynaklarını insanların kullanabilmesi için aşılacak bazı pürüzlerin olduğunun altını çizen Orhan şu ifadeleri kullandı:
“Resmi olarak benim bir arazim varsa gidip oraya herhangi bir güneş enerji santrali kuramıyorum. Bununla ilgili gerekli izinleri almam lazım. Aslında bürokratik sıkıntılar var. Bunun hem teşvik edilmesi lazım hem mevzuat açısından daha kolaylaştırılması gerekmektedir. Şuan genelde yenilenebilir enerji kullananlar büyük firmalar. Ama bireysel olarak bunu yapmamız için bürokratik engellerin aşılması gerekmektedir. Dünya zaten bu noktaya doğru gidiyor. İklim krizinin her geçen gün daha da acı yüzüyle karşı karşıya kalıyoruz. Paris İklim Anlaşması’yla 2053 yılına kadar ortalama hava sıcaklığının ısınmasını 2 derece altında tutmaya çalışıyoruz. Bununla ilgili belirli adımlar atılıyor. Ülkemizde de bir iklim kanunu var. Şuan taslak halinde görüşme halinde. Net bir şey yok ama bunlarla ilgili adımlar atılırken bu adımlardan biri de bu kirletici etkileri düşürmek. Fosil yakıtların kullanılması yerine yenilenebilir enerjiye geçilmesi zaten genel olarak dünyada zaruriyet haline gelmektedir. Bir an önce bunlara uyum sağlamamız da gerekmektedir.”
“KİŞİ BAŞINA DÜŞEN YEŞİL ALAN ARTIRILMALI”
Başkan Orhan sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Ayrıca trafik yoğunluğunu azaltacak toplu taşıma sistemleri, metro hatlarının artması gibi önlemler alınabilir. Hava kirliliğiyle ilgili kentimizde kişi başına düşen yeşil alan miktarı çok az. Yeni imarlarda mutlaka kişi başına düşmesi gereken 15 metrekare olan yeşil alan miktarını sağlamamız gerekmektedir. Kentsel dönüşüm uygulamalarında da yeşil alan miktarının mutlaka sağlamamız için gerekli adımların atılması zaruri bir durum haline gelmiştir.”