Prof. Dr. Kaya, 5 bin 137 metre ile Türkiye’nin en yüksek noktası olan Ağrı Dağı’nın yalnızca heybetiyle değil, zirvesini kaplayan takke buzulu ile de tanındığını belirtti. Takke buzulunun hem bilim dünyası hem de bölge halkı için doğal, kültürel ve sembolik değere sahip olduğunu vurgulayan Kaya, "Son yüzyılda, özellikle son 50 yılda yaşanan hızlı küçülme bu eşsiz yapının geleceğini belirsiz hale getirmiştir" dedi.
Buzul alanının son 50 yılda yarı yarıya azaldığını aktaran Kaya, milyonlarca yıl önce yaklaşık 70 kilometrekare olan buzul alanının, 1900’lerin başında 15 kilometrekareye, 1970’lerde ise 9-10 kilometrekareye gerilediğini ifade etti. Kaya, 1976-2011 yılları arasında yılda ortalama 0,07 kilometrekare küçülme yaşandığını, 1977-2024 döneminde ise bu hızın 0,095 kilometrekareye çıktığını belirterek, günümüzde buzul alanının 4,5-5 kilometrekareye düştüğünü kaydetti. "Bu rakamlar, son 50 yılda buzul alanında yaklaşık yarı yarıya bir azalma anlamına geliyor" diye konuştu.
Prof. Dr. Kaya, mevcut erime hızının sürmesi halinde 2050’lerde buzulun yarısının daha yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını, erimenin başlıca nedeninin küresel ısınma ve iklim değişikliği olduğunu vurguladı. Kaya, "Dünya genelinde olduğu gibi Doğu Anadolu Bölgesi’nde de yaz sıcaklıklarının artması, sıcak hava dalgalarının daha sık ve uzun sürmesi, buzulların yaz aylarında daha fazla erimesine yol açmaktadır. Kar yağışında beklenen artış gerçekleşmediği için kışın biriken kar miktarı yaz erimesini telafi edememektedir" dedi.
Topoğrafik özelliklerin de erime sürecinde belirleyici olduğunu söyleyen Kaya, Doğubayazıt tarafındaki güney yamaçlardaki buzulların daha hızlı eridiğini, Iğdır’a bakan kuzey ve kuzeybatı yamaçlardaki buzulların ise görece daha korunaklı olduğunu belirtti. Kaya, "Önceleri yaklaşık 3 bin 500 metre seviyesine kadar sarkan buzullar, artık 4 bin 500 metrenin üzerine çekilmiş durumda" diye ekledi.
Buzulların küçülmesinin bölgedeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerini olumsuz etkilediğini söyleyen Kaya, yaz sonu ve sonbaharda su kaynaklarının azalmasının uzun vadede tarımsal verimi düşüreceğini, meraların zayıflayacağını ve hayvancılık gelirlerinin azalacağını ifade etti. Kaya, "Bu gelişmeler kırsal göçü tetikleyebilir" uyarısında bulundu.
Turizm açısından da takke buzulunun zirvenin görsel cazibesini ve dağcılık deneyiminin önemli bir parçasını oluşturduğunu vurgulayan Kaya, erimenin turizm gelirlerinde düşüşe yol açabileceğini söyledi. Ayrıca, buzulların kaybının kültürel mirasın görsel boyutunu zayıflatacağını ifade eden Kaya, "Ağrı, monoteist inançların görkemini ve dağcıların tatminini aynı anda barındıran nadir yerlerden biridir. Erime süreci, yalnızca doğal bir kayıp değil, kültürel hafızada da silinmez izler bırakabilecek bir dönüşümdür" dedi.
Prof. Dr. Kaya, takke buzulunun korunması için acil önlem çağrısında bulunarak, düzenli olarak uydu ve arazi ölçümleri yapılması, yerel halkın olası jeolojik tehlikeler konusunda bilinçlendirilmesi ve tarımda su tasarrufu sağlayan tekniklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti. Kaya, "Takke buzulu yalnızca eriyen bir buz kütlesi değil; iklimin, doğanın, kültürün ve inancın ortak hafızasında yer alan, sessizce çekilen bir mirastır" ifadelerini kullandı.




