Kanser hastalarında beslenmenin tedavi sürecindeki önemine dikkat çeken Prof. Dr. Fındıkcıoğlu, “Tedavi sürecinde ihtiyacımız olan şey hem psikolojik durumumuzun hem de vücudumuzun güçlü ve dirençli olmasıdır. Bunu sağlayabilmek için mümkün olduğunca iyi bir beslenme planı ve takviye gıdalar gerekecektir. Bilimsel veriler beslenme yetersizliğinin bağışıklık sisteminin çöküşüne ve kaşeksi olarak adlandırdığımız aşırı kilo kaybına bağlı hastalığın seyrinin kötüleşmesine yol açtığını göstermektedir” dedi.
Bazı kanser hastalarının iştahsız olmalarına rağmen kiloluymuş gibi göründüğüne değinen Prof. Dr. Fındıkcıoğlu, bunun “sarkopenik obezite” olarak adlandırılan bir tabloya işaret ettiğini belirtti. “Bu durumda kas kitlesi azalırken vücut yağ oranı artar. Bu da vücutta yaygın enflamasyonun göstergesidir” diye konuştu.
“Aşırı kilo da, aşırı zayıflık da tedaviye olumsuz etki eder”
Beslenme bozukluğunun ve kronik enflamasyonun kanser tedavisine yanıtı olumsuz etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Fındıkcıoğlu, “Beslenme bozukluğunda bağışıklık sisteminden salınan ve kansere karşı hücrelerin savunmasını artıran maddelerin üretimi bozulmaktadır. Obezitede ise yağ hücrelerinden salınan bazı maddeler vücutta enflamasyonun artışına yol açmaktadır. Yani hem aşırı zayıflama hem de aşırı kilo alma kanserin gidişatını kötüleştirir” ifadelerini kullandı.
“Sigara, hava kirliliği ve obezite kanser riskini artırıyor”
Akciğer kanseri hastalarının beslenmesinde antienflamatuar ve antioksidan özellikli yiyeceklerin tedaviye olumlu katkı sağlayabileceğini belirten Fındıkcıoğlu, rafine gıdalar ve yağların ise olumsuz etkilere neden olduğunu söyledi.
“Sigara, hava kirliliği gibi çevresel faktörlerin yanı sıra obezitenin de kanser oluşumunda önemli bir yeri vardır. Kilo kontrolü ve sağlıklı beslenme kanserden korunmak için alınabilecek başlıca önlemlerdir. Son dönemde en çok üzerinde durulan Akdeniz tipi beslenmenin kanser gelişimine engel olabileceği düşünülmektedir” dedi.
“Ispanak, tavuk ve balık kuersetin içerir”
Taze sebze ve meyve tüketiminin akciğer kanseri riskini azaltabileceğini belirten Prof. Dr. Fındıkcıoğlu, şu bilgileri paylaştı:
“Bu besinler çok çeşitli fitokimyasallar, antioksidanlar, lifler ve mineraller içermekte, kanseri önlemede ve kilo kontrolünde önemli rol oynamaktadırlar. Bitkisel gıdalar bağışıklık sistemini ve koruyucu hormonları aktive eder. Ispanak, brokoli, Brüksel lahanası, havuç, bezelye, domates, biber başlıca nişastasız sebze grubundadır. Kuersetin içeren besinler arasında domates, kuru üzüm, kiraz, kara lahana, brokoli, kırmızı soğan, kapari ve yeşil çay bulunur.
Selenyum açısından zengin gıdalar ise ıspanak, yeşil bezelye, brokoli, patates, tavuk, balık, deniz ürünleri, kuru fasulye, mercimek, esmer pirinç, yoğurt, süzme peynir, ayçiçeği çekirdeği, fındık, yumurta ve bazı tahıllardır.
Karotenoidler ise havuç, kabak, domates, marul, karalahana, dolmalık biber, brokoli, mısır, papaya, karpuz, kavun, elma, portakal, kayısı, kivi, şeftali ve mango gibi meyve-sebzelerde bulunur.”
“Beslenme planı hastaya özel olmalı”
Prof. Dr. Fındıkcıoğlu, akciğer kanseri hastalarının ameliyat, kemoterapi veya radyoterapi dönemlerine göre beslenme programlarının uzman hekim tarafından planlanması gerektiğini vurguladı.
“Bazı besinler ilaçlarla etkileşime girebilir, bu nedenle özellikle kemoterapi sürecinde dikkatli olunmalıdır. Radyoterapi gören hastalarda yemek borusu iltihabı nedeniyle yutma güçlüğü yaşanabilir. Ameliyat öncesinde ise bağışıklığı güçlendiren, vücut direncini artıran ve enflamasyonu azaltan besinler tercih edilmelidir” uyarısında bulundu.




