Kadınların üreme çağında sık karşılaşılan rahatsızlıklardan biri olan endometriozis, halk arasında bilinen adıyla “çikolata kisti”, hem yaşam kalitesini hem de doğurganlığı etkileyen önemli bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyor. Rahim iç tabakasına benzer dokuların rahim dışında yerleşmesiyle oluşan bu hastalık, genellikle adet dönemlerinde görülen şiddetli ağrılarla kendini belli ediyor.

Dr. Toyganözü, erken teşhisin hastalığın seyrini önemli ölçüde değiştirebildiğini ifade ederek, “Erken dönemde tanı konulan hastalarda hem ağrı kontrolü sağlanabilir hem de doğurganlıkla ilgili sorunlar önlenebilir” diye konuştu.

Her 7 kadından 1’inde görülüyor

Dr. Toyganözü, endometriozisin çoğu zaman sessiz ilerleyen, kronik bir hastalık olduğunu belirterek, “Her 7 kadından 1’inde görülen bu rahatsızlık, doğurganlık çağındaki bireylerde sık rastlanır. Rahim içini döşeyen ‘endometrium’ adı verilen dokunun rahim dışında, örneğin yumurtalıklarda veya tüplerin çevresinde yer almasıyla ortaya çıkar. Bu dokular her ay adet döngüsüne bağlı olarak kalınlaşır, kanar ve dökülmeye çalışır. Ancak rahim dışında oldukları için bu kan vücuttan atılamaz ve zamanla bulunduğu bölgede yapışıklıklara, iltihaplanmalara ve kist oluşumuna neden olur” dedi.

Adana’nın Kalbine Dokunacak Dev Yatırım! Fatma Sütcü Kardiyoloji Merkezi’nin Temeli Atıldı
Adana’nın Kalbine Dokunacak Dev Yatırım! Fatma Sütcü Kardiyoloji Merkezi’nin Temeli Atıldı
İçeriği Görüntüle

Hastalığın erken fark edilmesinin önemine değinen Toyganözü, “Toplumda adet ağrısının normal kabul edilmesi tanının gecikmesine neden oluyor. Oysa ağrı yaşamı etkileyecek düzeydeyse bu bir hastalık belirtisidir. Kadınların kendi bedenlerini tanıması, uzun süren ağrıları önemsemesi ve düzenli jinekolojik kontrolleri aksatmaması erken teşhisin anahtarıdır” ifadelerini kullandı.

“Ağrılar adet dışında da devam edebilir”

Toyganözü, adet döneminde dayanılmaz kasık ağrısı, bel ağrısı, uzun süren kanamalar, ilişki sırasında ağrı ve sindirim sorunlarının endometriozisin en yaygın belirtileri arasında olduğunu belirterek, “Bazı kadınlarda ağrılar adet dışında da devam eder ve bu durum hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıpratıcı hale gelir. Genetik yatkınlık, bağışıklık sistemi bozuklukları, adet kanının geriye akması ve çevresel faktörler hastalığın gelişiminde rol oynayabilir” dedi.

Tanı sürecine de değinen Toyganözü, “Hastanın öyküsü, jinekolojik muayene ve ultrason ilk basamaktır. Ancak küçük odaklar ultrasonda her zaman görülmeyebilir. Bu durumda laparoskopiyle doğrudan karın içine bakılarak kesin tanı konabilir. Bu yöntem hem tanı hem de tedavi için kullanılır çünkü aynı anda kistler veya yapışıklıklar da temizlenebilir. Tedavi kişiye özel planlanır. Ağrıyı azaltmak için ilaç tedavisi uygulanabilir, büyük kistlerde ise kapalı cerrahi yöntemler tercih edilir” diye konuştu.

“Psikolojik etkileri de göz ardı edilmemeli”

Toyganözü, endometriozisin yalnızca fiziksel değil, psikolojik etkilerinin de bulunduğunu belirterek, “Yumurtalık rezervinin azalması, tüplerin tıkanması veya karın içi yapışıklıklar gebelik şansını düşürür. Bu nedenle çocuk sahibi olmayı planlayan kadınların erken dönemde değerlendirilmesi önemlidir. Erken tanı ve uygun tedaviyle doğal yollarla veya yardımcı üreme teknikleriyle gebelik mümkündür. Hastalığın uzun süren ağrılar ve doğurganlık kaygısı nedeniyle psikolojik yönü de vardır. Profesyonel destek, düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve stres yönetimi tedaviye olumlu katkı sağlar” dedi.

Kaynak: İHA