Peynir altı suyu, keçi gübresi, ısırgan otu ve semiz otundan hazırladıkları gübrelerle kimyasal kullanmadan üretim yapan çiftçiler, pazarın en önemli özelliği olan ilaçsız ve doğal ürünleri satışa sunuyor.
Uludağ’ın eteklerinde yer alan Orhaneli’nin kırsal mahallelerinden gelen üreticiler, salı günleri ilçe meydanında kurulan pazarda kendi yetiştirdikleri sebze ve meyveleri satıyor. Sabahları dualarla açılan pazar, yalnızca alışverişin değil, köylüyle tüketici arasındaki samimiyetin ve yıllardır süregelen kültürün de merkezi konumunda.
“Peynir altı suyu ve ısırganla gübre yapıyorum”
Üretici bir kadın çiftçi, doğal üretim yöntemlerini şu sözlerle anlattı:
“Peynir altı suyu, keçi gübresi, ısırgan ve semizotunu bir arada bekletiyorum. 15-20 sonra suyunu süzüp sebzelerime veriyorum. Kendi doğal gübremi yapıyorum. İlaç hiç kullanmıyoruz zaten pahalı. Bölgedeki çiftçilerin önemli bölümü bu şekilde üretiyor ve verimden memnunuz. Pazar ve pazartesi topluyorum, salı buraya getiriyorum, satıyorum.”
“700 yıldır kurulan bir pazarın parçasıyız”
Üretici İbrahim Can da Orhaneli’ye yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki köyünden gelerek doğal ürünlerini sattığını belirterek, “700 yıldır kuruluyor bu pazar. Kendi doğal olarak yetiştirdiğimiz ürünlerimizi satıyoruz. Bursa’dan Mudanya’dan hatta Kütahya’dan bile gelip doğal ürün alanlar oluyor. Bizim pazarımızın ünü sınırları aştı” diye konuştu.
“Güvenin ve bereketin timsali”
Orhaneli Belediye Başkanı Ali Osman Tayır ise Beyce Pazarı’nın kültürel değerine dikkat çekerek, şunları söyledi:
“Pazarımız salı günüdür ama pazar yerleri tezgahlar pazartesiden kurulur. Pazartesi akşamı esnafımız, köylümüz, çiftçimiz ürünlerine koyar, tezgahını kuran ve üzerine bir bez, çarşaf örter. Ertesi gün de gelir tekrardan tezgahının başına geçer ve kendi yetiştirdiği doğal ürünleri satar. Güven ve bereket içinde 700 yıldır devam eden, doğal ve organik ürünlerin satıldığı civar ilçelerden ve köylerden de gelenlerin bulunduğu bereket dolu bir pazardır.”





