Altuntaş, yaptığı açıklamada, 5 Ocak 2024 tarihli Sağlık Bakanlığı yazısı ile topuk kanı testinin zorunlu hale getirilmek istendiği, bu testi reddeden ailelerin ise Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK) kapsamında mahkemeye verildiğini hatırlattı. Bu sürecin birçok aileyi ilk kez yargı ile muhatap hale getirdiğini ifade eden Altuntaş, “Enteresan olan durum şuydu ki bu davalarda aslen bir ceza kanunu olan ÇKK hükümleri mevzubahis olduğu halde, aslında bu bebekler ne suça sürüklenmiş çocuklardı ne de ihmal/istismar edilmişlerdi. Sadece bir tarama testinin uygulanmasını reddettikleri için bu muameleye maruz kaldılar, hala da kalanlar var.” dedi.
“BİLİNÇLİ AİLELER BASKI ALTINDA”
Altuntaş, topuk kanı testini reddeden ailelerin cahillikten değil, araştırmaları ve uzman görüşlerini dikkate alarak bu kararı aldıklarını vurguladı. Toplumun her kesiminden anne-babaların bu uygulamaya karşı çıktığını belirten Altuntaş, ailelerin gerekçelerini şöyle sıraladı:
“Testin alternatifi var: Uzmanlara göre ilgili hastalıklar el, kol, idrar veya tükürük testi ile de tespit edilebiliyor.
Yanılma payı bulunuyor: Uluslararası sağlık kurumlarının raporlarında, topuk kanı testinin yanlış pozitif sonuç verebildiği kabul ediliyor.
Zarar riski var: Tıp literatüründe testin sanıldığı kadar güvenli olmadığına dair çalışmalar mevcut.
İlaç maliyetleri şüpheli: Test sonucunda hastalık tespit edilmesi halinde kullanılan ilaçların yüksek maliyetli olması rant iddialarını gündeme getiriyor.”
“Bu insanların tek suçu, çocukları için en sağlıklı kararı vermek istemeleridir” diyen Altuntaş, kolluk kuvvetlerinin de tedbir kararlarını uygulatmak için devreye sokulmasının aileler üzerindeki baskıyı artırdığını söyledi.
“SMA STANTLARINA YASAK, İLAÇLARA BELİRSİZLİK”
Altuntaş, son günlerde yaşanan gelişmelere de dikkat çekerek, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun SMA ilaçlarının etkisine ilişkin “Kas hastalıklarıyla ilgili bir sürü kampanya yapıyorlar. SMA hastalığı da bunlardan biri. Bu ilaç yararı var mı yok mu? Bu ilaçla tedavi olduklarında ne oldu? Bu ilaçlar sonucunda hastalar iyileşti mi iyileşmedi mi? Bilimsel çalışma yapıyoruz. Kamuoyuyla da paylaşacağız. SMA ilaçlarının yerli üretimi ile ilgili olarak ise klinik çalışmalar yıl sonuna doğru başlanacak” sözlerinin kamuoyunda büyük soru işaretleri oluşturduğunu ifade etti.
"Onca masrafla temin edilen ilaçların etkinliği konusunda Sağlık Bakanlığının bilgi sahibi olmaması skandal bir durumdur." diyen Altuntaş, aynı durumun Kovid-19 döneminde kullandırılan favipiravir ilacında da yaşandığını hatırlattı.
Öte yandan İstanbul Valiliği’nin SMA stantlarını “sesli olduğu için çevreyi rahatsız ettikleri” gerekçesiyle yasaklamasına da tepki gösteren Altuntaş, “Bir yandan ilaçların etkinliği konusunda belirsizlik sürerken, öte yandan bir umutla ilaç parası toplamak isteyen insanların yardım toplama şekline müdahale edilmesi gayri ciddi bir durumdur.” değerlendirmesinde bulundu.
“TEDBİR KARARI HUKUKEN TEMELSİZ”
Altuntaş, açıklamasında hukuki ve ahlaki boyutlara da dikkat çekti. Çocuk Koruma Kanunu’nun esasen suça sürüklenmiş veya ihmal edilmiş çocuklar için düzenlenmiş bir kanun olduğuna işaret ederek, “Sırf tarama testini reddettiler diye ailelere tedbir kararı uygulanması hukuken temelsizdir” dedi.
2025’in “Aile Yılı” ilan edilmesine rağmen, çocuklarına düşkün anne-babaların bu şekilde baskıya maruz bırakılmasını eleştiren Altuntaş, “Hal böyleyken insanların sağlık sistemine güvensizlik duymaları hiç de boşuna değil. Hele çocuk doğurmanın tavsiye edildiği ve 2025 yılının Aile Yılı ilan edildiği bir yılda ailesine ve çocuklarına düşkün insanlara suçlu muamelesi yapıp yargının ve idarenin tahakkümüne maruz bırakmak, kapılarına polis/jandarma göndermek hukuken de ahlaken de etik değil.” ifadelerini kullandı.
Altuntaş, yetkili makamları bu tür uygulamalarda “akl-ı selim” ile hareket etmeye çağırarak sözlerini tamamladı.




