Sahada çalışan öğretmenlerin, sendikaların ve bilim insanlarının görüşlerine başvurulmadan yapılacak her türlü değişikliğin hüsranla sonuçlanacağına dikkat çeken Hazar, ‘’ 4+4+4 zorunlu eğitim sisteminin değiştirilmesine yönelik yeni model tartışmalarıyla ilgili olarak sendikamızdan herhangi bir görüş talep edilmemiştir’’ dedi.
Bakanlığın, “ben yaptım oldu” anlayışıyla hareket ederek, eğitimde bir kez daha sakıncalı ve sorunlu bir sürecin sinyallerini verdiğini ifade eden Başkan Hazar, ‘’ Eğitim-İş olarak bir kez daha vurguluyoruz: Eğitimi ilgilendiren her karar, demokratik, katılımcı ve bilimsel bir süreçle şekillenmelidir. Demokratik kitle örgütlerinin görüşü alınmadan yapılacak hiçbir reform başarılı olamaz’’ diye konuştu.
Okullardaki temizlik ve güvenlik sorunuyla ilgili olarak da açıklamalarda bulunan Başkan Hazar, şu ifadelere yer verdi:
‘’Maalesef okullardaki temizlik ve güvenlik sorununa ilişkin kalıcı bir adım hâlâ atılmamıştır. Her yıl olduğu gibi bu yıl da geçici olarak İŞKUR üzerinden alınan personellerle sorun geçici biçimde örtülmeye çalışılmaktadır. Ancak bu personel sayısı yetersizdir; birçok okulda temizlik hizmetleri aksamakta, güvenlik görevlisi bulunmadığı için okullar dış tehlikelere karşı açık hale gelmektedir.
Oysa okullar, çocuklarımızın ve öğretmenlerimizin en güvenli, en hijyenik ortamda bulunması gereken yerlerdir. Devlet, okul ayrımı yapmaksızın tüm okullarımıza yeteri kadar temizlik personeli ve güvenlik görevlisi görevlendirmeyi birinci önceliği haline getirmelidir. Eğitim ortamı tesadüflere değil, planlı ve sürdürülebilir kamu politikalarına dayanmalıdır. ‘’
Hazar, Eğitim-İş olarak taleplerini de şöyle sıraladı:
‘’Okullara kalıcı temizlik personeli ve güvenlik görevlisi istihdam edilmelidir.
İŞKUR üzerinden yapılan geçici alımlar yerine, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde sürekli kadrolar oluşturulmalıdır.
Okulların hijyen koşulları düzenli olarak denetlenmeli, temizlik malzemeleri ve ekipman desteği devlet tarafından sağlanmalıdır.
Güvenlik önlemleri, özellikle okul giriş-çıkışlarında profesyonel personel ve teknolojik sistemlerle güçlendirilmelidir.
Bu hizmetler tüm okullar için eşit ve planlı bir kamu hizmeti anlayışıyla yürütülmelidir.’’
Çocukların, ailelerinin ekonomik zorlukları nedeniyle Mesleki Eğitim Merkezlerine (MESEM) yönelmek zorunda kaldığının da altını çizen Başkan Hatice Hazar, ‘’Bu programlar kâğıt üzerinde ‘mesleki eğitim’ gibi görünse de gerçekte çocuk emeğinin ucuz işgücü olarak sömürülmesine yol açıyor. Eğitim-İş olarak biz, mesleki eğitime değil; piyasaya ucuz işgücü yetiştiren, çocukları okuldan koparan bu yanlış modele karşıyız. MESEM’ler, eğitimi bir üretim aracı olarak gören anlayışın ürünüdür. Çocuklar çalışmak için değil, öğrenmek için okulda olmalıdır. Gerçek bir mesleki eğitim, devletin güvencesinde, okulda, pedagojik temelde verilmelidir’’ dedi.
Dinci örgütlerin eğitim alanında söz sahibi yapılmasına da tepki gösteren Eğitim- İş Adana 1 No’lu Şube Başkanı Hatice Hazar, şöyle devam etti:
‘’Eğitim laikliğin sınandığı en önemli alandır. Ne yazık ki son yıllarda tarikat ve cemaatlerle yapılan protokoller, eğitimin dinselleştirilmesini hızlandırmıştır. Eğitim-İş olarak, kamusal, laik, bilimsel eğitimin savunucusuyuz. Eğitim alanında hiçbir dini yapılanmaya, hiçbir ideolojik yönlendirmeye yer olmamalıdır.
Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği, çağdaş, laik, bilim temelli bir eğitimle güvence altına alınabilir. Tüm eğitim emekçilerini, velileri ve toplumu bu konuda duyarlı olmaya, eğitimin her türlü gerici müdahaleye karşı korunması için dayanışmaya davet ediyoruz.’’




