Dr. Can, tıptaki adıyla “lomber disk hernisi”, halk arasında ise “bel fıtığı” olarak bilinen rahatsızlığın, “omurgadaki omur kemikleri arasındaki disklerin (yumuşak jelimsi yapıların) dışa taşarak ya da yırtılarak, sinir köklerine baskı yapması sonucu ortaya çıkan bir durum” olduğunu ifade etti.
Omurlar arasındaki disklerin, amortisör görevi gördüğünü belirten Dr. Can, “Zamanla ya da ani zorlanmayla diskin dış kısmı zayıflar veya yırtılır, içteki jelimsi madde dışarı taşar ve yakındaki sinir köklerine bası yapar. Bu da ağrı, uyuşma, karıncalanma, kas güçsüzlüğü gibi şikayetlere yol açar” diyerek bel fıtığının oluşumunu anlattı.
“Öne Eğilince Artan Bel Ağrısı Fıtığa İşaret Eder”
Bel fıtığının sıklıkla bel ve bacak ağrısı (siyatik) ve uyuşma ile kendini gösterdiğini dile getiren Dr. Can, hastalığın ayırt edici belirtilerini şöyle sıraladı:
“Özellikle öne eğilince artan bel ağrısı, kalça ve bacak boyunca yayılan ağrı, bacakta uyuşma veya karıncalanma, kas gücünde azalma ve ciddi durumlarda idrar veya dışkı kaçırma (acil durum).”
En yaygın belirtinin genellikle ani bir hareket, ağır kaldırma ya da uzun süre oturma gibi durumlarda artan bel ağrısı olduğunu söyleyen Can, ağrının keskin, yanıcı ya da donuk bir şekilde hissedilebileceğini belirtti. Tedavinin fıtığın şiddetine ve belirtilerin süresine göre belirlendiğini kaydeden Can, ilk aşamada genellikle dinlenme, fizik tedavi, ağrı kesici ve anti-enflamatuar ilaçların tercih edildiğini ifade etti.
İstirahat süresinin 2-3 günü geçmemesi gerektiğini vurgulayan Dr. Can, “Ağır kaldırmamak, uzun süre oturmamak, dik oturmak ve bel desteği kullanmak gerekir. İlaç tedavisinde parasetamol, NSAİ ilaçlar, kas gevşeticiler ve doktor kontrolünde verilen kortizonlu ilaçlar kullanılabilir” dedi.
“Fizik Tedavi Gerekebilir”
Fizik tedavi ve rehabilitasyonun bel ağrısı tedavisinde önemli bir aşama olduğunu belirten Dr. Can, bu sürecin ağrıyı hafifletmek ve kasları güçlendirerek omurga üzerindeki yükü azaltmak amacıyla uygulandığını söyledi. Bazı hastalarda sadece fizik tedaviyle iyileşme sağlanabildiğini belirten Can, ilaç veya egzersizle kontrol altına alınamayan durumlarda enjeksiyon yöntemlerinin devreye girdiğini belirtti.
“Bu uygulamalar mutlaka bel anatomisine hakim deneyimli cerrahlar tarafından yapılmalıdır. Epidural steroid enjeksiyonu, foraminal blokaj, kluneal sinir enjeksiyonu ve faset eklem blokajı ağrının kaynağına doğrudan etki eder” ifadelerini kullandı.
“Tedaviye Yanıt Vermeyen Ağrıda Ameliyat Düşünülebilir”
Radyofrekans yöntemlerinin kronik ağrılarda oldukça etkili olduğunu vurgulayan Dr. Can, faset eklem veya medial dal blokajının birçok hastada aynı gün rahatlama sağladığını belirtti. Ayrıca, sinir kökü baskısını ortadan kaldıran nükleoplasti işleminin hem hızlı sonuç verdiğini hem de konforlu bir yöntem olduğunu ifade etti.
Cerrahi tedaviye ilişkin de bilgi veren Dr. Can, “Ameliyatın gerektiği belli durumlar vardır. 6-8 haftadan uzun süren, tedaviye yanıt vermeyen ağrı, bacakta belirgin kas güçsüzlüğü, MRI ile belirlenen büyük disk hernileri gibi durumlarda ameliyat tercih edilir. İdrar-dışkı kontrol kaybı ise acil ameliyat olmayı gerektirir” dedi.
“Uzun Süreli Oturmalardan Kaçının”
Bel fıtığını önlemenin mümkün olduğunu vurgulayan Dr. Can, şu tavsiyelerde bulundu:
“Özellikle bel ve karın kaslarını güçlendiren düzenli egzersiz yapmak, uzun süre oturmaktan kaçınmak, doğru duruş alışkanlıkları geliştirmek, ağır kaldırmaktan kaçınmak, dizleri büküp beli dik tutarak kaldırma tekniğini uygulamak ve sağlıklı bir kiloda kalmak önemlidir. Ayrıca ergonomik bir çalışma ortamı oluşturmak, örneğin ergonomik sandalye kullanmak ve çalışırken molalar vermek fayda sağlayacaktır.”




