‘’BİRER BİRER KAPATILDI’’

Türkiye'nin sanayileşmesine öncülük etmiş, tarımsal üretimin başkenti, kültür, sanat, edebiyat, spor ve sosyal yaşam kenti Adana'nın yaşadığı sorunların ülke sorunlarından bağımsız olmadığına dikket çeken Ayhan Barut, ‘’Ne yazık ki bir dönemin yıldız kenti Adana, her alanda hızla geriye gitti, kamu yatırımlarından gerekli payı bir türlü alamadı. Bunlar yetmezmiş gibi Aksantaş'tan Sümerbank'a, Güney Sanayi'den TEKEL fabrikalarına dek on binlerce kişiye istihdam sağlayan sanayi üretim merkezleri birer birer kapatıldı’’dedi.

‘’İKTİDAR ELİYLE CEZALANDIRILIYOR’’

Tarımsal üretime darbe vurulduğunu, Çukobirlik gibi bir değerin işlevsiz hale getirildğini hatırlatan CHP Milletvekili Barut, ‘‘ Adana’mız, iktidar eliyle adeta cezalandırılmaktadır. Ulusal kurtuluş mücadelemize ilham veren, varsıllığıyla nam salan Adana'nın, maalesef kan ağlaması yüreklerimizi dağlıyor. Bu gerçekleri görerek, sorunları yok saymadan, siyasi ayrımları bir kenara bırakarak herkesin Adana ortak paydasında buluşması şarttır. Artık Adana için elimizi taşın altına koyalım. Adana’mızın her alanda kalkınması ve gelişmesi için birlikte mücadele edelim’’ diye konuştu.

‘’BAŞKA BİR ADANA MÜMKÜN’’

Ülkeyi ve kenti çıkmaza sürükleyen sorunların ortadan kaldırıldığı zaman, Adana’nın da özlenen görkemli geçmişine yeniden kavuşacağını vaurgulayan Barut, ‘’Adana, denizinden yaylalarına, eşsiz verimli ovasından sularına kadar insanlığın gereksinimi olan tüm değerlere fazlasıyla sahiptir. Turizmden tarıma, enerjiden lojistiğe, sanayiden ticarete hayatın tüm alanlarında fark yaratan bir Adana mümkündür. Yeter ki bu yolda irade ortaya koyulsun. Bu tespitin gerçekleşmesi için yapısal adımlar atılsın, reformlar hayata geçirilsin, yatırımların önü açılsın. Adana geleceğe şahlanarak koşacaktır’’ifadelerine yer verdi.

CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, Çukurova Metropol yazarı Murat Yıldız’ın sorularını yanıtladı.Barut, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın 27 Ocak’ta ilk duruşmasının yapılacak olması, sona eren bütçe görüşmeleri, peş peşe yaşanan zehirlenme vakaları , bütçe görüşmeleri ve kadın cinayetleriyle ilgili soruları cevapladı.

- 27 Ocak’ta Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın ilk duruşması gerçekleştirilecek. Beklentileriniz nelerdir, gerçekten ülkede hukuk, adalet varsa bu duruşmadan nasıl bir karar çıkar?

AKP eliyle ülkemiz tam olarak felaketi yaşıyor. Ekonomi çökmüş, adalete ve demokrasiye vurulan darbeyle yıkım var. Siyasallaşan yargı eliyle Cumhurbaşkanı Adayımız, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu, 19 Mart'tan bu yana tutuklu. Haksız ve hukuksuzca Silivri zindanlarına atılan Adana Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeydan Karalar, 8 Temmuz'dan beri özgürlüğünden uzak. Başkanlarımız Oya Tekin'den Kadir Aydar'a, İnan Güney'den Muhittin Böcek'e halkın oylarıyla seçilmelerine rağmen halk iradesine darbe vurularak zindanlara atılan başkanlarımız haksızca, büyük iftiralarla içeride tutuluyor. Böylesi korkutucu bir tabloyu ülkemiz ve insanlarımız hak etmiyor. AKP eliyle dayatılan bu karanlığın ve korku ikliminin faturasını ülkemiz ve halkımız ödüyor. Başkanlarımızın hukuk önünde veremeyeceği hiçbir hesabı yoktur. Ama haksızlık ve hukuksuzluk dayatmasıyla iftiralarla baş etmek öyle kolay değil. Zeydan Başkanımız da Kadir Başkanımız da Oya Başkanımız da diğer tutsak başkanlarımız da hukuk işletilse bir dakika bile içeride kalmaması gerek. Beraat edeceklerine yürekten inanıyoruz ama bu cezalandırma ve adeta intikam duygusuyla yapılan hesaplaşma girişimleri Başkanlarımızı özgürlüğünden alıkoyuyor. Bu zihniyetle mücadele etmekten başka şansımız yok. Elbette hesabı önce sandıkta soracağız, sonda da hukuk önünde. Başkanlarımızı alacağız. Sonuç olarak her şey çok güzel olacak!

-CHP’nin İmralı kararını nasıl yorumluyorsunuz?

Bugün AKP eliyle, siyallaşan yargı marifetiyle, hukuksuz operasyonlarla halk iradesine, düşünce özgürlüğüne, demokrasiye ve adalete büyük darbeler vurulmaktadır. Hukuksuzluğun ve haksızlığın diz boyu olduğu memleketimizde Cumhuriyetimizin demokrasi ile taçlandırılması, hak, hukuk ve adaletin tesis edilmesi temel önceliğimizdir. Tüm bunlar için mücade ederken, Başkanlarımız zindanlarda siyasi tutsak olarak tutulurken, partimizin İmralı kararı nedeniyle haksızlık yapılmasına izin vermeyiz. Muhalefete muhalefet etmez ama çözüm düşüncesinde fikrimizi ifade etmekten kaçınmayız. Kürt sorunu konusunda bugüne dek partimizin ortaya koyduğu yaklaşım ve irade, demokratik adımlarla ve TBMM merkezli yöntemlerle tutarlıdır. Dün ne diyorsak bugün onu söylüyor, ülkemizin ve demokrasimizin geleceği için dün ne düşünüyorsak bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Tek adam dayatmalarına, hukuksuzluğa, haksızlığa, baskılara boyun eğmeyeceğiz. Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırıp ülkemizin her sorununa samimi, kalıcı çözümler bulacağız.

-Bütçe görüşmlerini özetleyecek olursak bu bütçe de ne var? Emek var mı, işçi, çiftçi var mı, ya da buna bir halk bütçesi denir mi? Gerçekten muhalefetin dediği gibi rant bütçesi mi?

Ne yazık ki 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana Türkiye'ye yönetenler ülkemizin neyi var neyi yoksa satıp savdılar, haramiler gibi bütün değerlerimizi yok ettiler. Bununla yetinmediler, yanlış politikalarla ülkemizin kaynaklarını talan edip halkın yaşamını adeta cehenneme çevirdiler. Asgari ücretin 22 bin, emekli maaşının 16 bin lira olduğu memleketimizde açlık sınırı 29, yoksulluk sınırı ise 93 bin liradır. Esnafından çiftçisine, emeklisinden sanayicisine herkes dertlerle boğuşuyor. Derinleşen krizle birlikte açlık, yoksulluk, sefalet diz boyu. Gençlerimiz işsiz, emeklilerimiz ve emekçilerimiz perişan halde. Her dört kişiden biri, her üç gençten biri işsiz. Fahiş zamlarla hayatı zehir ettiler. Zamlarla birlikte artık maliyet yükünü kaldıramayan, ürettiğinden kazanamayan çiftçi tarımdan hızla uzaklaşıyor. Mazottan gübreye tüm üretim maliyetleri katlanırken çiftçinin ürünü yerinde sayıyor. Maaşla geçinmeye çalışan memurun, asgari ücretli işçinin, emeklinin de hali harap. Bu bütçe halkı ve ülke ekonomisini gözetmiyor. Sorunları çözmek yerine daha da derinleştirmeyi, faiz lobilerinin işini kolaylaştırmayı hedefliyor. Rantın değil halkın bütçesi olsun diye mücadele ediyoruz. Rantçı değil halkçı bütçe talebiyle bu mücadeleyi büyütmeye kararlıyız.

-Son günlerde neden zehirlenme skandallarının ardı arkası kesilmiyor?

Son günlerde Türkiye genelinde peş peşe yaşanan ölümlü gıda zehirlenmesi vakaları, gıda güvenliği krizinin artık halk sağlığını doğrudan tehdit eder boyuta ulaştığını göstermektedir. Bu ölümler, denetim mekanizmalarının zayıf olduğunu, gıda üretim ve dağıtım zincirinin bütününde ciddi kontrol eksikliği yaşandığını ve risk analiz süreçlerinin etkin işlemediğini göstermektedir. Hazır gıdalardan restoran yemeklerine, okul ve yurt yemekhanelerinden market raflarına kadar geniş bir alanda görülen zehirlenmeler; toplumun her kesimini, özellikle de çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olan bireyleri doğrudan risk altında bırakmaktadır. Kamuoyuna yansıyan vakalar sadece buzdağının görünen kısmıdır. Sağlık uzmanları, Türkiye’de bildirilmeyen veya hastane başvurusuna dönüşmeyen gıda kaynaklı hastalıkların resmi rakamların çok üzerinde olduğunu belirtmektedir. Bu tabloya rağmen denetim sonuçlarının kamuoyuyla yeterince şeffaf paylaşılmaması, riskli firmalara yönelik yaptırımların caydırıcı olmaması ve kayıt dışı gıda imalatının önüne geçilememesi yaşanan ölümlerin zeminini hazırlamaktadır.

Son haftalarda yaşanan bu ölümler, gıda güvenliğinde alarm seviyesine ulaşıldığını açıkça göstermektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın denetim yetkisine rağmen; denetim sıklığının düşük olması, laboratuvar kapasitesinin yetersizliği, riskli ürünlerin geri çağırma süreçlerindeki aksaklıklar ve firmaların izlenebilirlik zincirindeki boşluklar kabul edilemez bir zafiyete işaret etmektedir. Halk sağlığı için hayati öneme sahip olan gıda güvenliği konusunda gerekli mekanizmaların etkin işletilmesi, yaşanan ölümlerin sorumlularının tespit edilmesi, ihmallerin ortaya çıkarılması ve benzer vakaların tekrar etmemesi için ivedilikle önlem adımları atılmalıdır.

-2020–2025’in bilançosu; en az 1923 kadını öldürüldü, 4436 kadını yaralandı. Ne oldu da kadın cinayetleri, şiddet, çocuk istismarı arttı, bunların neden önüne geçilemiyor?

Adana’nın Kalbine Dokunacak Dev Yatırım! Fatma Sütcü Kardiyoloji Merkezi’nin Temeli Atıldı
Adana’nın Kalbine Dokunacak Dev Yatırım! Fatma Sütcü Kardiyoloji Merkezi’nin Temeli Atıldı
İçeriği Görüntüle

Tarihte bir çok milletten çok daha önce eşitlik adına, demokratik ve meşru haklarına kavuşan kadınlarımız hala kötülüğün kurbanı oluyor. Kadınlarımız şiddet, vahşet, katliam, sömürü, eşitsizlik ve cinayetlere karşı meydanlarda haykırıyor. Türkiye’deki şiddet tablosu artık karanlık hali geçmiştir, bir vahşet ortamına dönmüştür. Önlem alması, artık vahşeti durdurması gereken iktidar ise sadece seyrediyor. Geçen yıl 25 Kasım’dan bu yıla tam 282 kadın öldürüldü, 287 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Elbette biliyoruz; Mücadele yaşatır. Hem siyasi iktidar hem de tüm sorumlular görevlerini eksiksiz yapana kadar mücadele edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi şiddetin önlenmesi için bir yol haritasıdır. Ama bir anda kafalarına estiği gibi kaldırdılar. İktidara geleceğiz, İstanbul Sözleşmesi'ni uygulayacağız. Tüm haksızlık, eşitsizlik, kötülük ve katliamların hesabını soracağız!

-

Kaynak: HABER MERKEZİ