Dr. Tatar, Ege Denizi’nde meydana gelen depremlerin, tsunami ve volkanik faaliyetlerle birlikte çeşitli jeolojik kökenli riskleri de beraberinde getirdiğine dikkat çekerek, bu durumun kentlerimizin en kötü afet senaryolarına göre hazırlıklı olmasını zorunlu kıldığını belirtti.
Ege’deki Depremler ve Jeotectonik Riskler
Dr. Tatar, Ege Denizi'ndeki depremler ve diğer jeolojik olayların Türkiye'nin afet risklerini artırdığına vurgu yaparak, “Ege’deki depremler, tsunami ve volkanik faaliyetler gibi jeolojik kökenli riskleri de beraberinde getiriyor. Bu durum, kentlerimizin en kötü afet senaryolarını oluşturmasını zorunlu kılıyor. Bu nedenle, jeolojik yapıların dikkate alınması büyük bir önem taşımaktadır” şeklinde konuştu.
6306 Sayılı Kanun ve Riskli Alanların Dönüşümü
Dr. Tatar, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un şu an yoğunluklu olarak amacının dışında kullanıldığını ve bu durumun büyük bir sorun oluşturduğunu belirtti. Fay zonlarının sakınım bandı, dere yataklarının taşkın riski yüksek alanları, heyelan ve çığ gibi risklere açık bölgelerdeki yerleşim alanlarının dönüşüm sürecinin oldukça geciktiğini ifade eden Dr. Tatar, “Odamızın tespitlerine göre, merkezi doğrudan aktif fay zonları üzerinde yer alan 24 kent ve 110 ilçede, sakınım bandı içinde 100 bini aşkın bina yer alıyor. Bu yapılar, olası bir depremde en büyük hasarı alacaktır” dedi.
Afet Yönetimi ve Kentsel Dönüşümde Yeni Yaklaşım
Şubat 2023’teki Kahramanmaraş depremlerinde yaşanan büyük yıkım ve can kayıplarını hatırlatan Dr. Tatar, depremlerin en büyük yıkımının, aktif fay zonları üzerinde ve zayıf mühendislik özelliklerine sahip, sıvılaşmaya yatkın zeminlerde meydana geldiğini belirtti. Bu tür alanlarda kentsel dönüşüm çalışmalarının acil ve öncelikli olması gerektiğinin altını çizen Dr. Tatar, “Afetlere dirençli kentler yaratmak için, en riskli alanlardan başlanmalıdır” dedi.
Afet Risk Azaltma İçin Gerekli Adımlar
Dr. Tatar, afet risklerini azaltmak için şu önerileri sıraladı:
-
Afet Bakanlığı Kurulması: Japonya örneğinden yola çıkarak, bir Afet Bakanlığı’nın kurulması ve yerel yönetimlerin afet risklerinin azaltılması kapasitesinin artırılması gerektiğini belirtti.
-
Yasal Düzenlemeler: 7269 sayılı Afet Yasası’nın yeniden düzenlenerek, "Afet Risk Azaltma Kanunu"nun çıkarılmasını önerdi.
-
İmar ve Yapı Denetiminde Revizyon: İmar, planlama, yapı üretim ve denetim kanunlarında kapsamlı değişiklikler yapılması gerektiğini vurguladı.
-
Toplumsal Farkındalık: Afet eğitiminin artırılması ve toplumun deprem bilincinin güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.
-
Veri Temelli Çalışmalar: Coğrafi Bilgi Sistemleri kullanılarak, nüfus, jeoloji, yapı ve diğer kentsel verilerin hızla analiz edilmesini önerdi. Ayrıca yerel ve merkezi yönetim bütçelerinin en az %10’unun bu araştırma ve yatırımlara ayrılmasını tavsiye etti.
Afet Risk Azaltma Manifestosu Gerekliliği
Dr. Tatar, şehirlerin afetlere dayanıklı hale getirilmesi, risk analizlerinin yapılması ve mevcut kırılganlıkların giderilmesi için bir “Afet Risk Azaltma Manifestosu”nun hazırlanmasının önemine değindi. Bu manifestonun, toplumu afetlere karşı örgütlemek için rehber niteliğinde olması gerektiğini belirten Dr. Tatar, “Bu manifestonun hazırlanması, toplumun afetlere karşı örgütlenmesi için kritik öneme sahiptir. Katılımcılık, erişilebilirlik, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri temel alınmalıdır” ifadelerini kullandı.
Sorumluluk ve Değişim Çağrısı
Son olarak, Dr. Mehmet Tatar, “Doğal afetler takdiri ilahi değil, idari ihmallerin ve yetersiz planlamanın sonucudur. Bu nedenle, mevcut sistemde köklü değişiklikler yaparak, riskli alanlarda yaşama devam eden milyonlarca vatandaşımızın güvenliğini sağlamak ve benzer acıların bir daha yaşanmamasını temin etmek, hepimizin ortak sorumluluğudur” diyerek çağrısını sonlandırdı.




