Ülkemizde yaklaşık 12 milyon kişinin diyabetle yaşadığını belirten Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Emre Bozkırlı, halk arasında “şeker hastalığı” olarak bilinen diyabetin, modern yaşamın beslenme ve hareket alışkanlıklarındaki değişime bağlı olarak hızla arttığını söyledi. Bozkırlı, obezite ve diyabet için “pandemi” tanımının dahi kullanılabileceğini dile getirdi.
“Erken teşhis hayat kurtarıyor”
14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında önemli bilgiler paylaşan Prof. Dr. Bozkırlı, “Diyabet yaşam boyu süren bir hastalık olması ve başta gözler, böbrekler, kalp-damar sistemi gibi hayati organlarda neden olabildiği kalıcı hasarlar nedeniyle, hastanın yanı sıra ailesini, çevresini ve hatta ülkesini etkileyebilen ciddi bir halk sağlığı problemidir. Ne kadar erken teşhis konulursa bu hasarlar o düzeyde önlenebilmekte, tanıda ne kadar geç kalınırsa vücutta o kadar fazla kalıcı hasara neden olmaktadır” dedi.
Prof. Dr. Bozkırlı, hastalığın en yaygın belirtilerinin halsizlik, ağız kuruluğu, sık su içme ve idrara çıkma, hızlı kilo kaybı, bulanık görme, ayaklarda yanma ve uyuşma, yaraların geç iyileşmesi, cilt kuruluğu ve kaşıntı olduğunu aktardı.
“Obeziteyle paralel seyrediyor”
Diyabetin özellikle erişkinlerde görülen Tip 2 formunun kilo fazlalığıyla yakın ilişki içinde olduğunu belirten Prof. Dr. Bozkırlı, risk gruplarını anlattıktan sonra şunları söyledi:
“Obeziteli veya kilo fazlalığı bulunan, bel çevresi kalınlığı kadınlarda 80 santimetre, erkeklerde 90 santimetre üzerinde olan bireyler... (açıklama metni aynen korunmuştur)”
“Böbrek yetmezliği ve uzuv kaybına yol açabilir”
Kan şekeri kontrolsüz seyreden diyabet hastalarında çok ciddi komplikasyonların gelişebildiğini dile getiren Prof. Dr. Bozkırlı, göz damarlarında kanama, felç riski, kalp krizi, böbrek yetmezliği ve ayaklarda uzuv kaybına varabilen yaraların görülebileceğini söyledi. Tüm bu sonuçların önlenmesi için deneyimli bir hekim kontrolünde düzenli tedavinin şart olduğunu vurguladı.
“Yiyip içmemek değil, doğru beslenmek önemli”
Tedavinin temelinde hastaların bilgilendirilmesi ve yaşam tarzı değişikliği olduğunu belirten Bozkırlı, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizin diyabet yönetiminin merkezinde yer aldığını ifade etti. Halk arasında yaygın inanışın aksine “yememe–içmeme” yaklaşımının doğru olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Bozkırlı, “Bunların haricinde hastanın özelliklerine uygun olarak hap tedavileri ve enjeksiyon şeklinde uygulanan tedaviler bulunmaktadır...” diyerek tedavinin mutlaka kişiye özel planlanması gerektiğini söyledi.
Diyabetin bir “düzenli kontrol hastalığı” olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Bozkırlı, hastaların kan şekeri takibini ve organ kontrollerini düzenli yaptırmalarının hayati önem taşıdığını dile getirdi.




