Türkiye ekonomisinin kötüye gitmesi iktidarı sarstı.

İktidar son iki yıldır artan hayat pahalılığı karşısında durumları hızla bozulan 7 milyon asgari ücretli  ve 17 milyon emekliyi,  enflasyon karşısında koruyamadı. Bu durum CHP'ye yaradı.

Türkiye genelinde 61 milyon seçmenin yüzde 78'i olan 45 milyon kişi oy kullanırken, yüzde 22'si olan 16 milyon kişi oy kullanmadı. Burada bir ikna edilmemiş büyük bir kitle var. Oy kullanan 45 milyonun yarısı, asgari ücretli ve emeklilerden oluşmaktadır. Kısaca kızgınlığını dile getiren 25 milyonluk bu kitle vardı. Ev kiralarının artış hızı karşısında maaşlar aynı oranda yükselmedi. Bir bölümü kiracı olan dar gelirli ezildi. Aldığı ücretin büyük kısmını kiraya verip, sofrasından kesen bu kesim iktidara küstü. Enflasyonun düzeleceğine kuşku duyan bir vatandaş kitlesi oluştu. Elinde biriktirdiği bir kaç lirasını da harcayıp tüketen emekli ve asgari ücretli bu defa söylemlere inanmadı.

Ekonomi hocamız Ahmet Kasım Han    "Bu CHP'nin başarısı değil, AKP'nin yenilgisidir"  dedi.

Ekonomist Mahfi Eğilmez ise " Enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında ezilen ücretli ve emekliler, AKP'nin yanlış ekonomik politikasına oy vermedi." dedi.

Küskün Emekliler

Benim gibi yaklaşık 17 milyon emeklinin ortak sesini İzmir'den bir bayan " İstemeye istemeye CHP'ye oy veriyorum." diyerek alternatif olmamasını, bunun ekonomik nedenlere dayandığını gösteriyordu. Gelir dağılımındaki adaletsizlik karşısında başıboş israf ve savurganlık, ahlaki çöküntü yarattı. Bunu gören dar gelirli, küskünlüğü ve kırılganlığını seçimde bunu oya çevirdi. Seçim süresince harcanan milyon litre yakıt, reklam giderlerinin yanında sorumsuzca dağıtılan yardım paketleri karşısında, genç kuşaklar " oy için sadaka değil, iş istiyoruz, kendi emeğimizin karşılığını almak istiyoruz." şeklinde konuşuyordu.

Açlık ve yoksulluğun her geçen gün daha da derinleşiyor olması karşısında, bu gürültü ve görsel kirliliğin insanları düşündürdüğünü gördük. Pazar yerinde filesini doldurmaya çalışan vatandaşlar, yoldan geçen parti araçlarının gürültüsü karşısında "yetti artık" diyordu!

Ekonomik piyasalara bakacak olursak bundan sonra çok önemli süreç başlıyor. Bütün ürünlerde maliyetler artacak. İnşaattaki artış karşısında ev sahibi olmak çok zorlaşacak. Diğer yandan hazırlıklarını sürdüren turizm sektörü döviz kurunun yukarı gitme beklentisini sürdürüyor. Akdeniz bölgesinde ki diğer ülkeler karşısında rekabet edebilmek, turist çekebilmek için döviz kurunun bir az daha yükselme beklentisi var.  Enflasyonu düşürmek için iç piyasada talebi kısmak gerekiyor. Dış piyasaya çalışan, döviz getirecek firmalar desteklenecek. Fiyat ayarlamaları devam edecek.   Bunun için faizler daha da yükselecek. Güvenli ortamı seven yatırımcı mevduata yönelecek. Kamu harcamaları kısılacak, bundan belediyeler de nasibini alacaktır.  İthalat daha çok denetlenecek. Dövizlerin hareketliliği ABD ve Avrupa Merkez bankalarının faiz kararları ile doğru orantılı ile hareket edecek. Elbette iç piyasadaki döviz talebi de fiyatların yükselmesine bir nedendir. Borsa’da ise yatay seyir bir süre daha devam edecek, güven ortamı sağlandığında yabancı sermaye akımı gelirse borsa yükselişe geçecek. Altının onsu dünya genelinde yükselişini sürdürecek beklentisi devam ederken, kripto piyasası için yorum yapmak zorlaştı.