Tarifini farklı farklı yapabileceğimiz bir dizi geçiş serüvenine sahip yaşamın kontrolsüz yıllarını yaşıyoruz. Bu aymazlık, gözü dönmüşlük ve kör kara yüreksizlikle tükenen sadece insanlık. Her zamana ve her ömre farklı yansımalarıyla her birimizi başlangıçtan daha hızlı sona yaklaştıran bir geçiş bu..! Bir tarlayı tırpanlar, bir ormanı yakıp kül eder gibi... Gereksiz yoğunlukların tükettiği hafızalarımızın diri kalan küçük yanlarında ki tüm anıları yerle bir eder gibi... Bir tükeniş bu cümle alemin gözü önünde... Zaman zaman sustuğumuz, zaman zaman ses etmeye korktuğumuz insanlığın tükenişi..!

Acıların memleketinin sokakları dar ve tanıdık, evleri ufak köhne bir o kadar sıcaktı... İçinde ses olan kesilmemiş nefes olan evleri... Bunlar her sözünde ah ve acı olan fakat dirhem yılgınlık olmayan nefeslerdi. Yıllarca evleri barkları talan edilen, toprakları işgalde olanların, keyfi olarak yaşamdan koparılıp alınan canlarının acısı insan yüreklerini kanatmaya devam ediyor, etmeli de... Geride kalanlarsa, yaşamak denirse yaşıyorlardı. Koşuşturup oyun oynanan bu sokaklarda sürgün edilmiş, baskı altında ve zulme uğramış gülücükleriyle çocuklar vardı. Ne sokakları, ne sevdikleri ne de gülücükleri kaldı! Yerle bir edildi her şeyleri, ne yaşamları kaldı ne geçmişe dair anıları.

Karıncaya dahi zarar vermekten imtina eden bedenlerimizin gördüklerinin, şahit olduklarının ruhumuzda yarattığı tahribat kolay kolay düzeleceğe benzemiyor.  Zihnimizin ve dilimizin yaşadığı çelişki ruhumuza en derin yaralarla en ağır baskıyı yapıyor. Şimdi susan, bundan sonra ne zaman konuşsa boş değil midir..? Gereksiz, merhametsiz ve vicdansız olmaz mı? Sular durulduktan, yılan bana dokunmadan geçip gittikten sonra konuşmanın zehirli aşağılık düşüncesi susanı da sorumlu kılmaz mı?.!

İnsanlık tarihi boyunca gücü, şiddeti ve yok etmeyi çok iyi beceren zalimlerin çoğunlukta olduğu her dönem de mazlum halkların acıları dinmemiş artarak devam etmiştir. İlk çağdan orta çağa ve günümüz modern denen lakin tüm hücrelerinde ve yüreklerinde kötülüğün hakim olduğu çağımıza kadar durmadan devam eden bir vahşilik süre gelmiştir.  Ne methiyeler dizilse de iyilerin olduğu yöne ve yapılan güzelliklere doğru, karanlık aydınlığı fırsat bulduğu her anda boğmaya çalışmış ve çoğu zaman başarılı olmuştur. Kötülük iyilikten daha hızlı yayılmış, yürekleri zapt etmeyi başarmıştır. Sesini çıkaran susturulmaya, karşı koyan bastırılmaya çalışılmıştır. Lakin bu sefer insanlık başarmalı, zulmü merhametle yenmeyi çalışmalıydı..!

Ve sen; bir yanı tükense de bir yanını hep yeşertecek güce sahip yüreklerin sahibi... Acıları, yeryüzünün hangi noktasında yaşanırsa yaşansın kendi çekiyormuşçasına hissetmeye olanak sağlayan, hüzne fazlasıyla doymuş ve yumruğundan daha kocaman bu yüreklerle sessiz kalamazsın.  Zulme sessizliğinle yandaş olamazsın. Zihninde tüm dünyanın dillerinden oluşan bir haykırış var. Yumruğun havada iyilikle yoldaş, kötülere karşısın. Bilincinde tüm renklerine bürünmüş sevgilerinle inancının güzellikleriyle bezeli bir yoldasın... Sessiz kalamazsın..!